9 Kasım 1953'te Atatürk'ün Naaşı 15 Yıl Sonra Açıldığında Ne Durumdaydı?
9 kasım 1953. herkes 15 yıl önce yaşama gözlerini yuman o büyük adamın yeniden yüzünü görebilmenin heyecanı içindeydi. nasıl bir yüzle karşılaşacaklardı? atatürk tanınmayacak bir halde miydi, yoksa hâlâ 10 kasım 1938’de saat dokuzu beş geçe yatağında son nefesini verdiği gibi miydi?
10 kasım 1938 sabahı saat 09.05’te dolmabahçe sarayı’nda yaşama veda eden atatürk’ün naaşı, istanbul’daki gerekli işlemler ve törenden sonra 20 kasım 1938 sabahı ankara’ya getirilmişti. türk bayrağı ile örtülü tabut trenden alınarak top arabasına konmuş ve büyük bir törenle meclis önünde hazırlanan katafalka yerleştirilmişti.
tabut, 21 kasım 1938 sabahı. katafalktan alınarak törenle geçici kabir olarak seçilen etnografya müzesi’ne getirildi ve hazırlanan mermer lahdin üzerine konulmuştu. türk bayrağına sarılı tabut, bu lahdin üzerinde 31 mart 1939’a kadar kalmış, lahdin altında hazırlanan oda biçimindeki kabre indirilmişti. büyük bir anıtmezar yapılana kadar da geçici mezar artık burası olacaktı. atatürk için ankara’da aranan yer bulunmuş, rasattepe’de görkemli bir anıtkabir yapılmıştı.
artık atatürk’ün, ebedi istirahatgahına kavuşması için günler sayılıydı. 4 kasım 1953 tarihinde mezar yeri açılmış, tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. tabut, kabirden çıkarılmaya hazırdı. şimdi sıra naaşın geçici kabrinden çıkarılmasına gelmişti. 31 mart 1939 tarihinden itibaren 14 yıl lahdin altındaki geçici kabirde türk bayrağı ile örtülü tutulan atatürk’ün tabutu geçici kabirden çıkarılacaktı.
tarih 9 kasım 1953’ü gösteriyordu. anıtkabir yapılana değin atatürk’ün naaşının korunabilmesi için ‘tahnit’ denilen bir işlem uygulanmıştı. prof. dr. lütfi aksu tarafından gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine iki küçük ilaç şişesi, ata’nın koltuk altlarına yerleştirilmişti.
ancak islam dini, ölünün defnini şart koştuğundan, geçici tahnitin bozulması gerekiyordu. atatürk’ün anıtkabir’e naklinden önce bu işlem için bir komite kurulmuş, tahnitin bozulması için atatürk’ün tabutunun açılması kararlaştırılmıştı. tabutun açılma günü gelip de, komite üyeleri toplanınca ankara tıp fakültesi histoloji ve embriyoloji kürsüsü başkanı patolog prof. dr. kâmile mutlu, “başlayın” talimatını verdi.
mermer lahit söküldü ve tabutu kaldıracak olan makaralar, lahit salonunun tavanına yerleştirildi. meclis başkanı refik koraltan, başbakan adnan menderes ve devletin üst düzey temsilcileri tabutun çevresinde toplanmış, soluklar tutulmuştu. başbakan menderes, atatürk’ün kız kardeşi makbule hanım’ı tabutun yanına götürdü. makbule hanım başını tabuta dayadı ve dakikalarca öyle kaldı.
ve sonra tabutun vidaları sökülmeye başlandı. tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunmaktaydı. sandukada gaz birikmiş olma olasılığı düşünülerek, bir burgu ile delik açıldı. ancak gaz ya da koku çıkmadı. sanduka talaş doluydu. koruma solüsyonuyla ıslatılmış tahta talaşlarıydı bunlar. talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplanmıştı. ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu talaş arasında. bu, naaşı koruma için kullanılan solüsyondan bir örnekti. atatürk’ün naaşı, beyaz kefene sarılmıştı. sargılar açılmaya başlandı. 15 yıl sonra ilk kez ata’nın yüzünü göreceklerdi...
halk arasında, “naaş çürüyüp bozulmuş” gibi bir yığın söylenti dolaşmaktaydı. kefenin sargıları açılınca, prof. dr. kâmile şevki mutlu, atatürk’ün yüzüne baktı. mutlu, gözlerini atatürk’ün yüzünden ayıramıyordu. profesör, derin bir oh çekmişti. atatürk’ün derisi kahverengi bir hal almış; ama yüz hatları bozulmamıştı.
(atatürk araştırmacısı prof. dr. utkan kocatürk’ün, prof. dr. kâmile şevki mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına göre, prof. mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatmıştı: “atatürk, dolmabahçe sarayı’nda uyuyor gibiydi.”)
prof. mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. onlar da tek tek tabutun içine baktı. en başta başbakan adnan menderes vardı. koyu renk takım elbisesi içindeki menderes de katafalka çıktı, ürkek bir biçimde aşağı, tabuta baktı. o an neler olduğunu prof. mutlu şöyle anlatır: “menderes çok heyecanlandı. rengi sapsarı oldu. bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. atatürk’ün yüzüne bakmadı. tahmin ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı.”
salondaki herkes atatürk’ü tek tek gördükten sonra (atatürk'ü son kez gören insanlar. sağlığında göremeyip naaşı görme şansına/tecrübesine sahip insanlar) naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. ata’nın vücudu beyaz kefenle sarıldı. ve 10 kasım 1953 sabahı, atatürk’ün naaşı 12 askerin omuzları üzerinde, 15 yıl önce onu dolmabahçe’den ankara’ya getiren top arabasına yerleştirilip 136 asteğmenin çektiği bu arabayla, son durağı olacak anıtkabir’e taşındı.
atatürk’ü toprağa verilmeden önce en son gören 10 sivilden biri olan anayasa mahkemesi eski başkanı yekta güngör özden, o zaman 22 yaşında hukuk fakültesi öğrencisiydi. özden de o anı şöyle anlattı: “atatürk’ün yüz ifadesi huzurluydu. o ana kadar atatürk’ün öldüğünü kabullenememiştim. fakat orada anladım ki gazi ölmüştü.
kaynak: sema atay’ın 2008 yılında başkent üniversitesi kültür yayını olan bütün dünya dergisi’nde (sayı: 2008/11. sayfa: 27-31) yayınlanan yazısı
prof. dr. utkan kocatürk’ün, “atatürk çizgisinde geçmişten geleceğe” adlı kitabı.