30 Yıllık Geçmişiyle Futbol Dünyasının En Uzun Kıyası: Pele vs Maradona
güney amerika'da arjantin ve brezilya arasındaki çekişmenin futbol dünyasına yansıması olarak da görülebilir. 1958, 1962, 1970 dünya kupalarını kazanarak jules rimet kupasını müzesine ebediyen götürmüş brezilya'ya arjantin'in cevabı -biraz tartışmalı bir şekilde de olsa- kendi evinde düzenlenen 1978 dünya kupası oldu. ne var ki bu, passarella, bertoni, ardiles ve kempes gibi büyük futbolculara sahip olmasına karşın arjantin için yeterli gelmedi. çünkü brezilya'da kazanılan üç dünya kupasında da payı olan pele gibi bir efsane vardı. arjantin takımının tamamının karizması bile tek başına pele'nin karizmasıyla boy ölçüşemezdi.
işte tam bu noktada daha on altı yaşında iken (1976'da) arjantin milli formasını giyen (fakat 1978 dünya kupasında düşünülmeyen) diego armando maradona ortaya çıkıyor. 1979'da arjantin'e dünya gençler şamiyonası kupasını kazandıran, aynı yıl ve sonrasında argentinos juniors takımındaki performansıyla iki kere güney amerika'da yılın futbolcusu ödülünü kazanan maradona, arjantin'in geleceği için olduğu kadar arjantin-brezilya çekişmesinde arjantin'i öne taşıyacak isim olarak da umut haline geliyor.
ilk büyük hesaplaşma olarak görülen 1982 dünya kupası, maradona için de arjantin için de hayal kırıklığı oluyor. maradona, zico'lu, socrates'li, falcao'lu, eder'li, serginho'lu brezilya karşısında oynadığı maçta jeneriklik bir tekme sonrasında kırmızı kart görerek bu hayal kırıklığını daha da büyütüyor. şükür ki (arjantinliler için) brezilya'nın pele, vava, didi, garrincha, dr. santos'lu jenerasyonundan sonra yakaladığı en iyi kadro, paolo rossi denen baş belası bir italyan tarafından kupanın dışına itiliyor da yaşanılan hayal kırıklığı daha da büyümüyor. maradona mı, pele mi? sorusunu ciddiye almayanlar, "pele" cevabı verenler ilk raundu kazanıyorlar.
dünya kupası sonrası transfer olduğu barcelona'da hastalıklar ve sakatlıklar sebebiyle yeterince başarılı olamayan maradona ve arjantinliler için napoli transferi ve sonrasında 1986 dünya kupası bir dönüm noktası oluyor. nery pumpido (gk), eski dost daniel passarella, jorge burruchaga, jorge valdano dışında kalbur üstü oyuncusu bulunmayan takım maradona sayesinde kupayı kaldırmakla kalmıyor. maradona meksika 86'yı her açıdan bir maradona show'a dönüştürüyor. asrın golünü de, asrın en tartışmalı golünü de aynı maçta (ingiltere maçı tabi) atmayı başarıyor. maradona mı, pele mi? sorusu artık ciddi bir soru haline geliyor, soruya "maradona" cevabı veren tarafın eli güçleniyor. arjantin'in, maradona'nın finalde yendiği batı almanya kadrosuna şöyle bir bakmak bile maradona'nın oynadığı takımı hangi seviyeye çıkardığını görmek için yeterli çünkü: harald schumacher, hans-peter briegel, andreas brehme, karlheinz förster, pierre littbarski, lothar matthaus, rudi völler, felix magath, karl heinz rummenigge, klaus augenthaler, klaus allofs, dieter hoeness, thomas berthold.
maradona'nın top oynadığı takımın şartlar ne olursa olsun şampiyonluk adayı, kupa adayı olarak mutlaka kaale alınması gerektiği düşüncesi hazretin napoli kariyeriyle daha da perçinleniyor. 1986-87 ve 1989-90 sezonlarında napoli'ye tarihinin ilk şamiyonluklarını kazandıran hand of god, 1987-88 ve 1988-89 sezonlarında da napoli'nin ligi ikinci bitirmesini sağlıyor. napoli'ye ikinci şampiyonluğu getirdiği sene, italya'da düzenlenen dünya kupasında maradona'nın bir önceki dünya kupasına göre güçten daha da düşmüş arjantin milli takımıyla ne yapacağı merak konusu. almanya çok iyi, italya çok iyi, brezilya her zamanki gibi. arjantin'de ise passarella yok, valdano yok, burruchaga'nın tadı kaçmış. bunlar yetmezmiş gibi kaleci pumpido da daha grup maçlarında sakatlanıyor. maradona'ya bu kez eşlik edenler hızlı fakat ne yapacağı belli olmayan claudia caniggia, pumpido'nun yerini dolduran sergio goycochea, önceki dünya kupasında da orta sahada çalışkanlığı ile göz dolduran sergio batista, defansta da dengesiz olmasına karşın iyi niyetli abel balbo. pele'ciler bu kez daha rahatlar. bu kadro ile arjantin'in, maradona'nın pek de ilerleyemeyeceğini düşünüyorlar. ama yanıldıkları bir nokta var: napoli gibi italya liginin asansör takımı olmaktan başka bir numarası olmayan bir takımı iki kez şampiyon yapan, iki kez ikinci yapan, takıma bir kez italyan kupasını, bir kez de italyan süper kupasını kazandıran, bir kez final oynatan, bir kez uefa kupasını kazandıran adam yanında on tane kazma ile bile sahaya çıksa dikkate alınmalıdır. unuttukları şeyi maradona onlara hatırlatıyor. gruptan kaza bela çıkan takım, ikinci turda maradona-caniggia ortaklığı sonucu oluşan golle önce brezilya'yı kupanın dışına itiyor. çeyrek finalde efsane yugoslavya takımını penaltılar sonunda eliyor, bu kez başrolde yedek kaleci goycochea var.
90 dünya kupasının yarı finali niye maradona'nın tartışmasız en büyük olduğunu gösteriyor dünyaya. maçı bir sinir harbi haline getiren, italyan seyircilerin bir kısmını arjantin'i hem de italya'ya karşı desteklemeleri konusunda ikna eden maradona, bu sinir harbinden de maçtan da galip çıkarak arjantin takımından kat be kat üstün olan italya'yı yine penaltılarla eleyip yine finale yazdırıyor adını. finalde de dört yıl öncesinin intikamını isteyen, kadrosunu andreas möller ve jurgen klinsmann ile daha da güçlendiren almanya karşısında direndikçe direniyor maradona'nın takımı. fakat 85. dakikada penaltı ile gelen gole karşılık veremiyorlar ve kaybediyorlar. fakat ertesi günün gazetelerinde maradona'nın gözyaşları temalı fotoğraflar almanya'nın sevinç fotoğraflarından daha fazla yer buluyor. artık "pele mi, maradona mı?" sorusunun cevabı verilmiştir. her zaman kendisine üst düzey futbolcuların eşlik ettiği pele, çok büyük bir futbolcudur. ama maradona büyüklerin büyüğüdür. pele, johan cruyff, franz beckenbauer, michel platini, ronaldo (çakma ronaldo değil, brezilyalı olan) ile kıyaslanabilir. maradona ise kıyas götürmez.
kişisel görüşüm maradona ile aynı babta ele alınabilecek (kıyas değil ha, yanlış anlaşılmasın) iki futbolcu daha vardır dünya futbolunda: romanya'yı ve galatasaray'ı güçlerinin çok ötesine taşıyan karpatların maradona'sı gheorghe hagi ve tarihi boyunca hep iyi futbolculara sahip olmuş ve fakat hiç zirveye oturamamış fransa'ya iki kez final oynatan zinedine zidane.
futbol güzel oyun. futbol, iyi oyuncularla güzelleşiyor. iyi oyuncular her dönem varlar ve gözlerimizin pasını siliyorlar. bir kısmı daha da büyüyor, büyük futbolcu oluyor. büyük olmanın yolunun yetenekli olmaktan geçtiğini, fakat yetenekli olmanın yetmediğini gösterenler efsane oluyorlar. efsanelerin efsanesi olduğun zaman ise adın diego armando maradona oluyor.