FELSEFE 23 Mart 2018
25,8b OKUNMA     733 PAYLAŞIM

20. Yüzyılın Dil ve Toplum Analizinde En Çok Kullanılan Yaklaşım Biçimi: Yapısalcılık

Dil ve düşünce için özellikle önemli olan ve anlaşılması zor gelen bu tarzı basite indirgeyerek anlamak pekala mümkün.
iStock


yapısalcılık, xx. yüzyılın ikinci yarısında dil, kültür, matematik, felsefe ve toplum analizinde en fazla kullanılan yaklaşım biçimidir

fransa'da gelişen ve temel bir gerçeklik olarak yapıya dayanan/yapı üzerine kurulan bilim teorisidir.

çıkış noktasını, dilbilimden alan yapısalcılık, bu etki ile, insan bilimlerinin yöntemi olmuştur. gerçekliğin yapısını kavramada dili örnek alır, dil örneği insan davranışlarının tüm alanına, özellikle de toplumsal olaylara, belli bir yönteme uyularak, uygulanır.

öte yandan, yapısalcı yöntem, ele aldığı konuyu, bütünleştiği yapı içine koyarak, sonra da daha geniş kapsamlı yapılar içine koyarak aydınlatmaya çalışır.

yapısalcılığın tanımı çeşitli bilimlere göre farklı şekilde tanımlanmaktadır. bu teoriye göre, bütün kültürlerin temelinde yapısal benzerlikler vardır ve kültür birimleri arasındaki ilişkilerin çözümlenmesi insan düşüncesinin evrensel ilkelerine ışık tutabilir. bu kurama yönelik eleştiriler daha çok, kuramın sınanamayacağı ya da kanıtlanamayacağı ve tarihsel süreçleri gözardı ettiği gibi noktalar üzerinde toplanır.

yapısalcı hareket, çerçevesinde insan davranışları ve olgular büyük sistem ve yargılar aracılığı ile incelenmeye ve açıklamaya çalışmıştır. yapısalcılığın en etkili olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropolojidir.

psikolojide bütünü kendisini oluşturan ögelere indirgemek gibi atomistik bir eğilime karşı çıkmıştır. güncel felsefi tartışmalara göre de yapısalcılık tarihsiliciliği ve hatta insana yönelik tüm kuramları sorgulamaktadır. jean piaget’e göre‘’ yapısalcılık bir yöntemdir. bir öğreti değildir.’’ ancak, öğretisel sonuçları çok olmuştur. bir yöntem olduğundan uygulanabilirliği kısıtlıdır.

yapısalcılığın başlıca temsilcilerini şöyle sıralayabiliriz: dilbilimde, saussure, ve jakobson; ruhsal çözümlemede: j. lacan; felsefede, m. foucault.

yapısalcılığın başlıca özellikleri

• bilgi insan tarafından oluşturulur.
• bilgi sosyal olarak yapılandırılır.
• bilgi deneyseldir.


sosyolojide, toplumsal yapıya toplumsal eylem karşısında öncelik veren yaklaşımları anlatmak için kullanılmaktadır

1960'ların sonu 1970'lerin başında popüler hale gelmiştir. sosyolojideki etkisi levi strauss'un, michel foucault'un, lacan'ın, althusser'in çalışmalarıyla ortaya çıkmıştır.

yapısalcılığın temeli, toplumsal gerçekliğin değişen görünümlerinin ardında yatan temel yapıları görebileceğimiz görüşü bulunmaktadır.

bize kesin, normal veya doğal görünen şeyler, temeldeki yapısal biçimin ürettiği bir sürecin sonucudur.

bireyler toplumsal ilişkilerin bir ürünüdür. burada merkezileşmiş bir benlik anlayışı vardır. özne ölmüştür.

yapısalcı görüşte evrimsel bir tarih anlayışından uzaklaşılmıştır. süreksiz ve radikal değişikliklerle ayırt edilen bir tarih anlayışı kabul edilmiştir. bu ise strauss'un artzamanlılık ile eş zamanlılık arasında yaptığı ayrıma dayanmaktadır. artzamanlılık farkında olduğumuz değişimleri ifade eder. değişmezlik eşzamanlılık üzerinde yaşanır. kapitalizmin temel yapısı hep aynıdır. görünüşteki toplumsal değişimi bu değişmeyen yapının etkilediği ileri sürülebilir. toplum tipinin değişmesi ise temel yapıda çok daha radikal bir kaymaya sebep olabilecektir.


yapısalcılığın kaynağını ferdinand de saussure'un dilbilim çalışmaları oluşturur

edebiyat alanında yapısalcılık 60'lı yıllarda fransa'da roland barthes, gerard genette, algirdas julien greimas, claude bremond ve tzevatan tramotov gibi edebiyat kuramcılarının öncülüğünde gelişti.

tahsin yücel, tartışmalar isimli kitabında yapısalcılık kavramını şöyle tanımlıyor:

"yapsalcılık, öncülüğünü yüzyılımızın başlarında ferdinand de saussure'un yaptığı genel dilbilim kazanımlarının esiniyle, olguları görece bir eşsüremlilik içinde, bir yapı olarak ele alıp eklemlerini ve anlamlarını öğeleri arasında kurulan bağlantılardan çıkarmayı öneren bir yöntemdir."

bu yöntem incelediği nesneyi bir 'yapı' olarak yani çeşitli parçalardan ve bu parçalar arası bağlanım ilişkilerinden oluşan bir bütün olarak ele alır.

Ferdinand de Saussure.


kabaca ve kısaca kuramsal anti-hümanizmdir, descartes’dan sartre’a uzanan batı felsefesinde mevcut olan bir eğilimin özne-merkezciliğin eleştirisidir

yöntemsel türdeşliğe sahip tek bir yapısalcılıktan söz etmek mümkün değildir. dilbilimden göstergebilime, antropolojiden sosyolojiye, sosyal psikolojiden edebiyat eleştirisine, marksizm’e uzanan bir araştırma yöntemidir. tüm yapısalcılar yapısalcılığın bir kuram değil bilimsel bir yöntem olduğu iddiasına sahiptirler. bu iddia zımni olarak althusser’in felsefenin ancak bilimlerden sonra ortaya çıkabileceği tezi ile paraleldir. yapısalcı yöntem olanı açıklamak maksadıyla yapıyı temel çözümleme birimi olarak alır. yapı, fiziken gerçek olan ilişkiler bütünü, görünmeyen bir gerçeklik düzlemidir ve bu anlamda toplumsal ilişkilerin görünmeyen kısmını teşkil eder. bilimsel faaliyetin amacının bu gizli ya da görünmeyen yapıyı ortaya çıkarmaktır. yapısalcı analiz yapıdan, toplumsal gerçekliği/ilişkileri yaratan/belirleyen fakat görünmeyen içsel olarak kendi başına özgül etkililiği bulunan oluşturucu öğeleri arasında daimi ilişkilerin bulunduğu toplumsal gerçekliğin arkasında, ardında yatan mantığı kavramayı amaçlayan açıklayıcı zihinsel bir inşayı kastederler.

yapısalcılık açısından gerçek bilimsel bilgi, özün bulunduğu düzeye tekabül eden görünenin arkasında yer alan yapısal unsurlar vasıtasıyla elde edilir. bu anlamda, yapısalcı yöntem olguların tekil/atomistik incelemesini reddeder bunun yerine yapının bütünsel incelemesini koyar. zira yapısal analiz, toplum çözümlesinde nesnellik, evrensellik, kesinlik ve tutarlılık kategorilerine dayanılarak öznelliğin yarattığı ‘kirlilikten/malullükten’ arındırılmış bir hakikate ulaşacağını düşünür. genel olarak ampirizm ve pozitivizm karşıtlığı üzerinde yükselen yapısalcılık, toplum bilimleri alanındaki çözümlemelerini bireylerin kasıtlı davranışlarına ya da öznenin iradi müdahalesine dayanarak temellendiren yöntemleri reddeder. öne çıkan figürler, saussure, formalizm ve sosyo-semiyotik arasında konumlanan jabokson ve prag okulu, roland barthes, jean piaget, lacan (zorlarsak proto-yapısalcı denebilecek freud), althusser, (erken dönem) poulantzas, bütün külliyatı olmasa bile en azından the order of things: an archaeology of the human sciences ve the archaeology of knowledge kitaplarını yazan foucault.

kaynaklar

j. g merquior, from prague to paris a critique of structuralist and post-structuralist thought, london: verso, 1986.

miriam glucksmann, structuralist analysis in contemporary social thought: a comparision of the theories of claude levi-strauss and louis althusser, london: routledge & kegan paul, 1974.

john sturrock, structuralism, oxford: blackwell, 1986.

terence hawkes, structuralism and semiotics, london-new york: routledge, 2003.