SİYASET 9 Eylül 2021
23,9b OKUNMA     432 PAYLAŞIM

1994'ten Beri Belarus'u Yöneten, Avrupa'nın Son Diktatörü: Aleksandr Lukaşenko

Çok çok uzun bir süre boyunca Belarus'u tek adam rejimiyle yöneten bu ilginç şahsiyeti bir tanıyalım.

kimdir, nedir?

lukaşenko... 20 temmus 1994'ten beri, tamı tamına altı dönemdir devlet başkanlığı yapmakta olan ve hemen her döneminde anayasal bir değişiklik yaptırarak ya görev süresini, ya bir kişinin seçime girebilme sayısını ya da seçime katılma kriterlerini değiştirmiş olan, küçük gölün büyük balığı diyebileceğimiz otokrat.

2007 ya da 2008 yılıydı; kendisine uygulanan yurt dışı seyahat yasağı yeni kaldırılmıştı ve kendisi ilk seyahatini vatikan'a yapmıştı. bu eylemi bile, tarihten örneklerini taklit ederek dini ve siyaseti birbirine harmanlayan modern çağ diktatörü ya da otokratı diyebileceğimiz strongman familyasının bir üyesi olduğunu gösteriyor.

siyasi ideolojiden bağımsız olarak söylemek gerekirse, 21'inci yüzyıl dünyasında herhangi bir ülkeyi tam altı (6) seçim dönemidir aynı insan yönetiyorsa, orada muhakkak bir problem var demektir. aynı parti demiyorum, aynı görüş de demiyorum. aynı insan diyorum! gün itibarıyla, kendini demokrasi olarak kabul eden hiçbir ülkede böyle bir durumun aktüel bir örneği mevcut değildir.

sırf bu nedenle bile gitmesi gerekirken, son yaptıklarıyla hem kendisini uluslar arası çevrelerde komik duruma düşürmüş hem de içerideki desteğinin ne kadar azaldığını farkında olmadan ispatlamış olmuş. an itibariyle kendisi bir strongman değil, kağıttan kaplan'dır ve gidişatı ömer el-beşir'in bir buçuk sene evvelki halini çok benzer şekilde andırmaktadır.

Ukrayna başkanı Zelenski ile.


lukaşenko, putin denen diktatörün finolarından biridir

belarus'u adeta kuzey kore'ye çevirmiştir. ılık g*tlü avrupa birliği bu diktatörün hileli seçimle terör estirdiği gece sert tedbirler almalıydı. aylarca sessiz kalındı ve en son uçaktan adam kaçırma olayı yaşandı. avrupa daha yeni yeni tepki göstermeye başladı ama sadece kendilerini korumaya yönelik, belarus'u daha da rusya'nın kucağına atan tedbirlerdi. bu olaylar rusya'nın avrupa'yı ufaktan ufaktan kaşımasıdır. önce kırımı işgal ettiler sonra ukrayna'daki donbas bölgesini savaş alanına çevirdiler. şimdi de belarus üzerinden avrupa'ya gözdağı veriyorlar. hepimiz biliyoruz ki diktatörler savaş çıkarmadan koltuklarını bırakmazlar.

kim jong un, putin, esad, lukaşenko, çin komünist partisi, iran molla rejimi vb. diktatöryal oluşumların modern dünyada hala var olması ve destek görmesi insanlığın ayıbıdır.

not: bunlar olmasa amerika şöyle şöyle yapar dünyayı işgal eder diye bunları savunmayın. diktatörler devletini ve milletini sevdiği için o koltukta oturmuyor. emperyalist bir güce karşı kendini korumak için kendi demokrasinden feragat edemezsin.

bu ülkede bir süre yaşamış biri olarak söyleyebilirim ki, bu adam malum kişiden bile enteresandır

sokaklarda adını bile anamazsınız, duymaları halinde yanınıza polisler gelir, neden onun adının geçtiğini ve lukaşenko aleyhine bir hareket olup olmayacağını anlamaya çalışır.yerel halk lukaşenko adı bile geçince korkar, ülkede bu bağlamda tam bir korku imparatorluğu hakimdir. lakin, klasik sovyet liderlerin yapmış olduğu gibi bu adam da her şeye zam yağdırırken içki fiyatlarında yeri gelir indirime dahi gidebilir ki insanlar içip içip politika işlerine kafa yormasın.

Putin ile (2002).

son söz

seçime karıştırdığı hileler, muhalif liderleri hapse atması derken, vatandaşın yaptığı sokak gösterileri için "dış güçlerin işi" diyen, bu gösteriler için polislere talimat verip, provokatörlerin yakalanmasını isteyen, ülke ordusuna seslenip "ülkenizi korumaya hazır olun" diyerek milliyetçi nutuk çeken, nato’nun darbe yapacağını söyleyerek, kendisini devirmek istediklerini söyleyen diktatördür.

diktatör el kitabı diye bir şey mi var diye merak etmemi sağlayan diktatördür ayrıca. zira her diktatörün kopyala yapıştır gibi aynı şeyleri yapıp, söylemesi tesadüf olamaz...