Albus Dumbledore Müdürlüğü Zamanında Hogwarts'ta Yapılan Liyakatsiz Atamalar
Önce tespit
hogwarts'taki liyakatsiz atamalar voldemort'un yükselişe geçtiği, sihir bakanlığı'nda kadrolaşmanın inanılmaz boyutlara ulaştığı ve hogwarts üzerindeki baskıların arttığı bir dönemde, albus dumbledore'un anlaşılması güç istihdam politikasının bir sonucudur.
bu bağlamda en çok tepki çeken üç atama, gilderoy lockhart, rubeus hagrid ve sybill trelawney şeklinde gerçekleşmiştir. sırayla inceleyelim:
gilderoy lockhart: hogwarts'a gelir gelmez, okulun gelenek ve ciddiyetine yakışmayacak biçimde magazinsel bir çıkış yapmış, pedagojik formasyon ve etik kurallarına aykırı olarak, kız öğrencileri etkilemeye çalışmış ve daha sonra intihal olduğu anlaşılan kitaplarını imzalayarak öğrencilere dağıtmayı pespaye bir şov haline dönüştürmüştür.
ilerleyen bölümlerde, bu hocanın aslında korkak ve dolandırıcı olduğu anlaşılacaktır. bu karakter, okuldaki ilişkilere de zarar vermiştir: erkek öğrenciler, kız arkadaşlarını "efendi adam yerine piç tercih etmekle" itham etmiş, kızlar da: "veela'lara ağzınızın suyu akıyodu ama!" diye karşılık verince, epey tatsızlık çıkmıştır.
rubeus hagrid: bir yarı devdir. iyi niyetli, öğrencileri koruyan ve onlar tarafından da sevilen bir karakter olduğu tüm kesimler tarafından teslim edilmektedir. ancak bu vasıflar, st benoit, çeliktepe cengizhan lisesi veya hogwarts'ta eğitimci olmak için yeterli olamaz!
bu karakterin ayrıca fantastik canavarlara ve onları nerede bulmaya karşı düşkünlüğü vardır. olabilir, ancak bu zaafını öğrencilerin huzurunda yaşamasına izin vermek, lucius malfoy gibi bir donanım haber ölü yiyicinin eline koz vermekten başka işe yaramamıştır.
sybill trelawney: sihir bakanlığı'nın tüm imkanlarıyla okulun üzerine yüklendiği bir dönemde, nargilecide fal bakabilecek hipsterlikte birini hoca yapmak da ne demek oluyor, albus hoca!
nitekim bu hamle de, okul yönetiminin işe yaramaz olduğu argümanına destek arayan kedi boku dolores umbridge'e "al da at der gibi pas" vermekten başka işe yaramamış görünmektedir.
bu liyakatsiz atamalar ayrıca, minerva mcconagall ve severus snape gibi saygın profesörleri yaralamıştır. ancak onlar, yılların eğitimcisine yaraşır terbiye ile üzüntülerini içlerine atmışlardır.
sonuç olarak, bu stratejik hatalar yapılmamış olsaydı, voldemort'la mücadelede gereksiz emek ve zaman kaybı yaşanmayacak ve hogwarts'ın itibarı zedelenmemiş olacaktı.
ayrıca, sihirli sözlük'te: "gryffindor girls on erasmus are easy", "slytherin erkekleri gitsin, victor crum gelsin", "eserinle gurur duyuyor musun crabbe" gibi cıvık bakınızlar verilmeyecekti.
literatürü incelediğimizde, hogwarts'ın istihdam politikasının eğitim çevrelerince de eleştirildiğini görebiliriz. bu bağlamda, elizabeth e. heilman'ın "critical perspectives on harry potter" isimli çalışmasında ilginç değerlendirmeler okuyabiliriz.
Olası açıklama da şu şekilde
albus dumbledore isimli zat-ı şahanelerinin hayat görüşü doğrultusunda yapılmış olan atamalardır hogwarts'taki liyakatsiz atamalar.
albus dumbledore; kişinin nereden geldiğinin, ne olduğunun bir önemi olmadığını düşünen, t.c. anayasası'nda da yer edinmiş olan eşitlik ilkesine sonuna dek bağlı olan ve her daim liyakat çerçevesinde hareket etmeye çalışmış bir yönetidir. remus lupin, deli-göz moody, rubeus hagrid gibi (bkz: outcast) kişilere olan inancı bunun en büyük kanıtıdır.
rubeus hagrid isimli şahsa öğrencilik döneminden beri kol kanat germiş, ırkçılıktan gözleri kör olmuş diğerlerinin aksine, yarı-dev kimliğinin arkasındaki insanı görerek kendisine bir şans vermiş, rubeus hagrid de dumbledore'u hiçbir zaman bu kararından dolayı pişman etmemiştir. kendisi, okullu değil alaylı bir öğretmen olarak öğrencilere bir kere bile "bu bilgiler gerçek hayatta ne işimize yarayacak?" dedirtmemiş ve sihirli yaratıklar ile ilgili tecrübelerini gelecek nesillere aktarmış, insanlara hayvan sevgisi aşılamıştır.
sybill trelawney, büyük kahin cassandra trelawney'nin alt soyundan gelmesi sebebiyle aynı yeteneklere sahip olması ihtimali ile mülakata çağrılmış, ilk başta başarılı bir performans gösteremese de mülakatın son anında karanlık lord hakkında yaptığı kehanet ile kendisini ispatlamıştır. dumbledore'un, trelawney'i işe almasının bir sebebi de yaptığı kehanetten dolayı "kendisi farkında olmasa da" hayatının tehlikede olması, dolayısıyla şato içerisinde güvende tutulması gerektiğinden dolayıdır.
lockhart'a diyecek hiçbir şeyim yok, adam tam bir aveldi ya.