64 Yaşındaki Bir Ekşi Sözlük Yazarından: İnsan Öleceğini Bile Bile Nasıl Yaşar?

yaşım 64... sağlık sorunlarım var. 1977'den beri ağır sigara içen birisi olarak fazla ömrümün kalmadığını biliyorum, daha doğrusu hissediyorum. bilimsel platformlarda "ne kadar ömrüm kaldı?" sorusuna verdiğim sağlığımla ve yaşam tarzımla ilgili bilgiler neticesinde 10 yıl içinde ölme olasılığımın %99 olduğunu söylüyor. eh, yeter... ben daha azına çoktan razıyım, o ayrı konu...
okuduğum, araştırdığım binlerce kitap sonucunda ilgilenenlere şunları söyleyebilirim. eskiler derler ki: gençler bir gün gelip öleceğine inanmazlar. pek haksız bir söylem değildir. gençler ölüme uzaktır, önlerinde yaşanacak onlarca yıl vardır. ölümü düşünmekten ziyade yapacakları işlere odaklanırlar. yani hayat onları yaşam mücadelesi içinde meşgul ederek ölümü unutturur. genç, etrafına bakar. insanlar her gün sinek gibi ölmektedir ama üzerine alınmazlar. 4 kollu içinde giden kendisi olmadıktan sonra pek sorun yoktur.
ölümden korkuyor muyum? düşünüyorum. cevabım hayır. peki neden korkuyorum? ölememekten, başkasına muhtaç olmaktan, yatalak kalmaktan korkuyorum.
neyse bunları boş verelim. gelelim başlığa... öncelikle anlamanız ve kendinize kabul ettirmeniz, kabulden ziyade bunu gerçekten idrak etmeniz gereken şey bedeninizin size ait olmadığı, bu dünyaya ait olduğu gerçeğidir. sizi, siz yapan bilincinizdir. bedeniniz var olduğu sürece bilinciniz de var olacaktır. beden öldüğünde bilinciniz de işlevini yitirir. gerçekte insanlar bedenlerinin ölmesinden ziyade bilincinin (buna ruh da diyebilirsiniz) yok olmasını kabul etmek istemezler. burada özlenen şey yaşlanmış beden değil anıların saklandığı bilinçtir, bizi biz yapan ruhtur. dinler bu ikilemden dolayı doğmuştur. evet, bedenin ölecek ama ruhun yaşamaya devam edecek. bu insanın kulağına çok hoş gelir. en berbat insan bile bir gün ölüp cehenneme gideceğine inanmaz. hep ödüllendirileceğini düşünür.
gelelim sonuca... tavsiyem, ölümle baş etmenin en etkili yolu bedeninizin size ait olmadığını anlamanızdır. kendinize her daim dışarıdan bakın. aslolan bilinçtir. genel anestezi ile ameliyat olmuş birisi olarak düşüncem şöyle anestezi altında bilinciniz kapalıdır, rüya bile görmezsiniz. bu dünya ile tamamen ilişiğiniz kesilmiştir. evet bünyeniz yaşıyor ama sizin bilinciniz kapalı olduğundan yaşamıyor gibisiniz. öldüğümüzde de muhtemelen böyle olacaktır. genel anestezi almış bir hasta gibi hiç bir şey hissetmeyeceksiniz. bu arada bedeniniz bu dünyadan aldığı atomları dünyaya geri iade etmekle meşgul olacaktır. işte çürüme dediğimiz olay budur.
tüm canlıların bu dünyada bir görevinin olduğuna inanıyorum. en berbat insanın bile bir görevi vardır. unutmayın!.. kelebeklerin ömrü çok azdır ama varoluşunun sebebini tamamlamak için gerekli vakti vardır. kimilerinin ömrü az olur, kimilerinin fazla... dünya asla adil bir yer değildir. ama adaletin olduğu tek şey ölümdür. kimse kaçıp kurtulamaz. bu sebeple kendinizi çok ciddiye almayın, ölümlü olduğunuzu idrak edin, korkmayın. korkunun ecele faydası yoktur.