20. Yüzyılın En Etkili 100 İnsanından Biri: Bruce Lee

Amerikan pasaportlu Hong Konglu dövüş sanatçısı, oyuncu, yönetmen, yapımcı, eğitmen, filozof... İşte Bruce Lee'nin hayat hikayesi.
20. Yüzyılın En Etkili 100 İnsanından Biri: Bruce Lee

bruce lee; amerikan pasaportlu hong konglu dövüş sanatçısı, oyuncu, yönetmen, yapımcı, eğitmen, filozof; ne ararsan var. jeet kune do’nun kurucusu. yani "bi stilin olmaması"nı stil edinmiş bir adam. farklı dövüş disiplinlerini harmanlayıp ortaya kendi felsefesini koymuş. modern mma’in öncüsü olarak kabul ediliyor.

san francisco doğumlu ama çocukluğu hong kong’da geçiyor. babası kanton operası sanatçısı, çocuk yaşta film sektörüne giriyor ama o zamanlar dövüş filmleri değil tabii. mahalle kavgaları, çatılarda dövüşler, yip man'den wing chun dersleri, biraz boks, biraz tai chi derken kafayı dövüş sanatlarına takıyor.

1959’da amerikan vatandaşı olduğu için seattle’a taşınıyor. washington üniversitesi'nde eğitim alıyor ama gönlü yine dövüş sanatlarında. evinin garajında ders veriyor, sonra okulu açıyor. oakland ve los angeles’ta da devam ediyor bu işlere. 1964’teki long beach karate şampiyonasında yaptığı şovla herkesin ağzını açık bırakıyor. öğrencileri arasında chuck norris, kareem abdul-jabbar, sharon tate falan var, o derece.


hong kong’a dönüp çektiği 5 dövüş sanatları filmiyle efsaneleşiyor:

- büyük patron (1971),
- öfkenin yumruğu (1972),
- ejderin dönüşü (1972) (hem yazdı hem yönetti),
- ejder kalesi (1973) (warner bros. yapımı, hollywood kapısı açılıyor),
- ölüm oyunu (1978) (ölümünden sonra tamamlandı).

bu filmlerle asyalıların hollywood’da nasıl temsil edildiğini kökten değiştiriyor. hem sinema tarihine damga vuruyor, hem de asya dövüş sanatlarını dünya çapında popüler hale getiriyor.

ancak trajik bir final: 1973’te, sadece 32 yaşındayken hayatını kaybediyor. ölüm nedeni hâlâ komplo teorilerine açık ama etkisi ölmedi, hâlâ dövüş sporlarında, sinemada, popüler kültürde kendini hissettiriyor.

not: time dergisi kendisini 20. yüzyılın en etkili 100 insanından biri seçmiştir.

kung fu’dan felsefeye

san francisco doğumlu, gerçek adı lee jun-fan. doğduğu sırada doktor vermiş bu ismi. annesi muhtemelen alman-ingiliz karışımı, babası ve annesi çin operasında oyuncu. amerika’ya babasının turnesi için gelmişlerken dünyaya gelmiş. ailesi kung fu öğrenmesini istemiş küçükken. daha 6 yaşında bile hırçın, sert bir çocukmuş, sokaklarda sık sık kavga edip duruyormuş.

1954’te wing chun’u yip man’dan öğrenmeye başlamış. başlangıçta amaç sokak kavgalarında küçük düşmemekmiş. zamanla boksu da eklemiş sistemine. dansa da merakı varmış, 14 yaşında cha cha dansında hong kong şampiyonu olmuş. dans hareketleri dövüş stiline baya etki etmiş. dans edenleri asla geri çevirmezmiş, tam sosyal adam.

19 yaşında sokak kavgaları ve kötü şöhret yüzünden ailesi onu amerika’ya yollamış. seattle’da bir restoranın çatısında garsonluk yaparken üniversiteye başlamış. washington üniversitesinde felsefe okumuş, gece çalışmaya devam etmiş ama esas işi kung fu’yu amerikalılara öğretmekmiş. o zamana kadar sadece çinlilere öğretilen kung fu’yu, “jun fan kung fu” adıyla herkese açmış. 1963’e kadar seattle’da okulu açık kalmış, aynı yıl amerikalı linda emery ile evlenmiş.

sonra oakland’da ikinci okulunu açmış. amerikalılara kung fu’nun ne kadar derin, felsefi bir sanat olduğunu göstermiş. böylece doğu ile batı arasında köprü kurmaya başlamış.


büyük patron’dan ejder kalesi’ne

bruce lee, 1964’te ed parker sayesinde uluslararası arenaya adım attı. sonra da “green hornet” dizisinde rol aldı ama dizi 1 sezon sürünce pek bi işe yaramadı. james garner’lı “marlowe” filminde ufak tefek birkaç sahnede göründü ama o da kariyerine pek katkı sağlamadı. sakatlandı, pes etmedi.

ilk büyük kırılımı, raymond chow’un golden harvest şirketiyle çektiği “büyük patron” (big boss) filmiyle oldu. hong kong ve güneydoğu asyada gişe rekorlarını alt üst etti. ardından “öfkenin yumruğu” (fist of fury) geldi; asya milliyetçiliğini işlerken, bruce’ın kendine has dövüş stili de öne çıktı. hollywood deneyimiyle hareketli dövüş sahnelerini inanılmaz koreografilere dönüştürdü. nunchaku, bo, escrima, kali, bıçaklar, oklar; ne varsa sahneye serdi. gece gündüz koreografi ve uzun plan çekim derdindeydi.

dan inosanto, bruce lee’nin jeet kune do’sunu gösteri amaçlı değil, gerçekçi ve işlevsel bir dövüş sanatı olarak tanımlar. bruce aynı zamanda iyi bir oyuncuydu, dövüş sanatını sinemada inanılmaz bir şova dönüştürmeyi başardı. bu yüzden filmleri sinema klasikleri arasına girdi.

“ejderin yolu” (way of the dragon) filmi bruce’ın üçüncü filmi. finalde 7 kere amerika karate şampiyonu chuck norris ile dövüştü. karate mi, kung fu mu üstün? o meşhur kapışma buradan çıkıyor.

zirve filmi ise, kerim abdul-cabbar ve dan inosanto ile rol aldığı “ölüm oyunu” (game of death) filmi ama ne yazık ki çekim bitmeden hayatını kaybetti.

amerikan filmlerinde başrol hayaliyle yaşarken, dördüncü filmini yarıda bırakıp “ejder kalesi”ni (enter the dragon) çekti. bu film çin-amerikan ortak yapımıydı ve bruce lee’nin dünya çapında yıldızlaşmasını sağladı.


bruce lee’nin trajik ölümü ve mirası

bruce lee, son zamanlarında sırtında ciddi sorunlarla boğuşuyordu. beyninde tümör olabileceği de konuşuldu. doktorlar dövüş sanatlarını bırakmasını, yataktan kalkmamasını söylemişlerdi. hayatının en kötü dönemlerinden biriydi, tam 6 ay yatakta yattı ama aklı çalışmaya devam etti, o dönemde “jeet kune do tao” adlı kitabı yazmaya başladı. ancak kitabı tamamlayamadan 20 temmuz 1973’te hayata veda etti. kitabı ölümünden sonra karısı tamamladı.

ölümü etrafında efsane, söylenti ve komplo teorileri çoktur. o gün betty ting’in dairesindeydiler, baş ağrısı şikayeti vardı. betty’ye aspirin benzeri “equogesic” verdi. sonra yatak odasına uzandı. yapımcı raymond chow akşam niçin gelmediklerini öğrenmek için aradığında betty uyuduğunu söyledi ama bruce kalkamadı, ambulans çağrıldı. hastaneye vardığında ise zaten ölmüştü. kalp ve solunuma müdahale edildi ama fayda etmedi.

ölümünün nedeni tam net değil; beynindeki tümör, önceki beyin travması ya da o anda patlayan hasar görmüş damar gibi ihtimaller var. genç yaşta ölümü hong kong’da büyük yasa sebep oldu, binlerce insan sokaklara döküldü, polis barikat kurmak zorunda kaldı.

bir diğer trajedi, oğlu brandon lee’nin 1993’te “the crow” filmi çekimleri sırasında sette kaza sonucu ölmesi. bruce lee seattle lake view mezarlığı’na gömüldü, 1993’te brandon da yanına defnedildi. mezarları hâlâ dünyanın dört bir yanından ziyaretçi alır.

bruce, hayatında sadece dört kişiye jeet kune do hocası olma lisansı verdi: taky kimura, james yimm lee, dan inosanto ve ted wong.