1970'lerden Günümüze Türkiye'nin Nükleer Enerji Macerası

Türkiye'nin ilk nükleer güç santrali halihazırda Mersin'de yükseliyor: Akkuyu Nükleer Güç Santrali. Peki bu noktaya nasıl geldik? İşte Türkiye'nin nükleer enerji macerası.
1970'lerden Günümüze Türkiye'nin Nükleer Enerji Macerası

türkiye’nin nükleer enerji macerası aslında 70’lere kadar uzanıyor ama her seferinde ya kriz, ya darbe, ya da “aman abi boşver” kafasıyla rafa kalkmış. 2004’te konu tekrar ısıtıldı, yıllar süren tartışmalardan sonra sonunda bir tanesinin inşaatına başlanabildi. şu an o santral yükseliyor, diğer iki tanesi ise hâlâ powerpoint sunumlarında yaşıyor.

türkiye’nin nükleer santral serüveni

türkiye’nin nükleer enerjiyle imtihanı 1955’te başlıyor. o dönem “atomu barışçıl kullanalım” furyası var, biz de geri kalmayalım diyoruz. 1961’de çekmece’de minicik bir 1 mw gücünde reaktör kuruluyor - elektrik üretmiyor ama “biz de yapıyoruz abi” havası yaratıyor.

68’de “artık gerçekten santral kuralım” deniyor, 70’lerde raporlar yazılıyor, etütler yenileniyor. 1976’da “akkuyu tam bizlik” denip yer lisansı alınıyor, 77’de isveçlilerle masaya oturuluyor. tam imzalar atılacak derken 79’da yine dağılıyor her şey. klasik.

80’lerde “bu sefer olacak” diye kanadalılar, almanlar, amerikalılar çağrılıyor. herkesle konuşuluyor ama işin ucu bir türlü bağlanmıyor. hatta kenan evren “üç farklı tipte üç santral kuracağız” diyor, kararname çıkıyor ama uygulanmıyor. sonra çernobil patlıyor, konu tamamen rafa kalkıyor. üstüne 88’de nükleer daire bile kapatılıyor.

90’larda “belki arjantin’le olur mu?” deniyor, olmuyor. 92’de yeniden teklifler isteniyor, bakanlar kurulu “2010’da enerji krizi gelir” diye uyarılıyor. 96’da ihale açılıyor, 97’de teklifler veriliyor ama 2000’e gelindiğinde yine “vazgeçtik” deniyor.

2000’lerin ortasında dosya tekrar tozlu raftan indiriliyor. 2004’te hilmi güler “yakında görüşmelere başlıyoruz” diyor, 2005’te bütçeye para ayrılıyor, 2006’da “2007’de kazmayı vuruyoruz” açıklaması geliyor. spoiler: vurulmuyor.

2007’de yasa çıkıyor, “üç santral, beş bin mw” hedefleniyor ama cumhurbaşkanı sezer “bu yasa biraz fazla aceleye gelmiş” diyerek bazı maddeleri veto ediyor. bugün geldiğimiz noktada ise hâlâ “inşa aşamasındayız” cümlesiyle yaşıyoruz.

türkiye’nin nükleer santral üçlemesi: akkuyu, sinop ve trakya

türkiye sonunda “bu sefer gerçekten yapıyoruz” dediği noktaya 2010’da ulaştı. rusya ile imzalanan anlaşmayla mersin’in gülnar ilçesinde dört reaktörlü, toplam 4800 mw gücünde akkuyu nükleer güç santrali projesi başlatıldı. proje rosatom’un kontrolünde, maliyeti de tam 20 milyar dolar civarında. ruslar %99,2 payla resmen “bizimdir bu” dedi. ilk reaktörün 2023’te devreye gireceği söylendi ama biz o filmi daha önce de görmüştük.

Akkuyu Nükleer Santrali projesi

sırada sinop nükleer güç santrali vardı. 2013’te japonya ve fransa ile imzalar atıldı, hisse dağılımı da güzelce yapıldı: türkiye %49, japonlar %30, fransızlar %21. her şey planlıydı ama maliyetler artınca 2019’da erdoğan “bu iş artık fazla pahalıya geliyor” diyerek projeyi durdurduklarını açıkladı. derken 2023’te tünaş sahneye çıktı, sinop’taki yeni “kurucu” olarak yetkilendirildi. 2024’te de saha onayı alındı. yani “rüya yeniden başlıyor” havası ve gelelim serinin üçüncüsüne: trakya nükleer güç santrali. 2015’te iğneada ismi ilk kez telaffuz edildiğinde bölge halkı “bizi bulaştırmayın” modundaydı. çevreciler dava açtı, mahkeme “durun bakalım” dedi, bakanlık “aslında öyle bir başvuru yok” dedi. klasik türk bürokrasisi kaosu. yıllar geçti, 2022’de “yer tespiti devam ediyor” açıklaması geldi, 2024’te ise “çinlilerle görüşüyoruz” haberi.