1920'de Kaybolan Bir Tablonun Bir Film Sahnesinde Fark Edilerek Büyük Üne Kavuşması

Bir sanat tarihçisi, 1920'lerde kaybolan ve pek çok kişinin bilmediği "Siyah Vazoyla Uyuyan Kadın" (Sleeping Lady with Black Vase) adlı tabloyu 2009'de izlediği bir filmde fark eder ve olaylar gelişir.
1920'de Kaybolan Bir Tablonun Bir Film Sahnesinde Fark Edilerek Büyük Üne Kavuşması

budapeşte ulusal galerisinde çalışan sanat tarihçisi gergely barki, 2009 yılında kızıyla beraber televizyonda "stewart little" filmini izlemektedir. birden sahnede (lipnicki, laurie ve davis'in kırmızı bir duvar önünde konuştuğu sahne) arka planda duran resim gözüne takılır, şaşkınlıktan kucağındaki küçük kızını düşürecektir neredeyse.

tablo, róbert berény'nin 1920'lerde kaybolan ve pek çok kişinin bilmediği "siyah vazoyla uyuyan kadın" (sleeping lady with black vase) isimli çalışmasıdır. barki bu tabloyu sadece siyah beyaz bir kitapta, 1928'te bir sergide çekilen fotoğrafında görmüştür.


hemen sony pictures ve columbia pictures'ın çalışanlarına e-mailler gönderdi. cevap 2 yıl sonra filmin set tasarımcısından geldi. tasarımcı, tabloyu pasadena'daki bir antikacıdan 500 dolara almış ve filmde kullanmıştı.

barki eserin orijinal olduğunu doğrulamak için amerika'ya gitti ve tasarımcıyla washington'da bir parkta buluştu. bir sosisli sandviç satıcısından ödünç aldığı tornavidayla çerçeveyi söktükten sonra tablonun gerçek olduğunu doğruladı. tabii bu işe en çok sevinen tablonun o an ki sahibi olan tasarımcı oldu.


sonrasında da tasarımcı tabloyu bir koleksiyoncuya sattı (ne kadara sattığı tartışmalı bilgi) ve o da resmi müzayedeye çıkardı, 2014 yılında ismi açıklanmayan bir macar koleksiyoncu resmi 285.700 dolara satın aldı. yeniden bulunmasının yarattığı şöhretle birlikte tablo bir anda en ünlü macar tablosu haline geldi.

1887-1953 yılları arasında yaşamış olan ressam bu tabloda karısını, üzerinde siyah bir vazonun durduğu masanın arkasında mavi elbisesiyle uyurken resmetmiştir. tablo, yapıldığı dönemlerde avangart ressamın kübist ya da dışavurumcu tarafından ziyade alman - rus etkileri taşıyan, art deco tarzı bir şaheser olarak tanınmıştı.