15 Yıl Önce Çekilen Asmalı Konak'ın Seyir Kalitesi Günümüz Dizilerinden Neden Daha İyi?

2002-2003 yılları arasında ATV'de yayınlanan, başrollerinde Özcan Deniz ve Nurgül Yeşilçay'ın oynadığı Asmalı Konak dizisi, birçok açıdan Türk dizileri tarihinde çok önemli bir yere sahip.
15 Yıl Önce Çekilen Asmalı Konak'ın Seyir Kalitesi Günümüz Dizilerinden Neden Daha İyi?

bu dizi türk dizileri külliyatının dönüm noktası ve kilometre taşıdır. eğer bugün dizi çekecek yapımcılar "neyi nasıl yapmak gerekiyor?" sorusuna cevap arıyorsa asmalı konak'a bakabilirler. bu konuda oturup uzun uzun yazmak lazım; çünkü fenomen haline gelmiş yakın dönem türk dizilerinin ardından piyasada gözle görülür bir boşluk oluştu. bu boşluktan faydalanan fox dizileri zamanının nuran devres dizileri gibi  bir tempoda ilerliyor. hikâye açısından sürükleyici detaylar barındırsalar da yapı olarak gerek oyunculuklar, gerekse senaryo 90'lar dizilerinden hallice bir durumdalar.

fakat bundan 14 yıl önce çekilmiş asmalı konak çok daha modern ve seyir kalitesi yüksek bir türk dizisi deneyimi sunuyor. nedenlerine madde madde değineceğim. belki bir yapımcı okur da bir diziye bilmeden de olsa katkımız olur.

öykü

yapımcılar bunun farkında mı değil yoksa umursamıyorlar mı bilmiyorum fakat öykü ile senaryo aynı şey değil. genelde son dönem türk dizilerin patlamasının nedeni de öykülerinin sağlam bir temele dayanmayışı... öykü ve senaryoyu karşılaştırdığınızda, senaryonun daha teknik, daha kurallara dayalı ve daha formülize edilmiş bir yapısı olduğunu görebilirsiniz. fakat öykü, insanoğlunun kökenlerinde kendine yer bulmuş, geçmişten miras kalan evrensel bir olgu. giriş gelişme sonuç, çatışma, karakter gelişimi gibi senaryoya ait parçalardan ziyade işin çekirdeğini, temelini oluşturuyor. binayı sağlam dikmek için sağlam bir temele ihtiyacınız var. o nedenle asmalı konak bugünün vasat dizilerinden fersah fersah önde, o nedenle hâlâ toplumsal hafızada kendine yer edinmeyi başarabiliyor.

çünkü dizinin öyküsü çok sağlam. üst katmanda ürgüp'te yaşayan varsıl bir ailenin tüm bireylerinin yaşamına dair bir öykü, bir anlatım söz konusu. fakat alt metin çok zengin. rahmetli meral okay öyküyü üç ana temel eksen üzerine kurmuş: kentli ve kasabalı çatışması, tutkuya dayalı aşk ve sınıf ayrımı. modern dizilerde karşımıza çıkan esas oğlan / esas kız sığlığının aksine asmalı konak'ın öyküsünde her dönemeçte derinleşen çatallar var. seymen ve bahar'ın aşkı da bir öykü, lale ve seyhan'ın ilişkisi de... yaman ve seymen'in çekişmesi de bir öykü, sümbül hanım ve ali hamzaoğlu'nun ya da salih ile zeynep'in sevdası da. öyküdeki hiçbir karakterin varlığı bir diğerinin başına gelenleri soslamak ya da olacaklara zemin hazırlamak için oluşturulmuş bir garnitür değil. eğer yeni nesil yapımcılar, yönetmenler, senaryo yazarları başarılı olmak istiyorsa ilk önce bunu başarmalılar.

söylediğim şeyin daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek vereceğim. fox'un çok tutan dizisi karagül'ü ele alalım. yine bir konakta geçmesi, muhafazakar anadolu'ya hitap eden dokusu, sarı renkleri ve geniş aileyi esas alan konusuyla asmalı konak'ı anımsatan, üstüne özcan deniz'i de barındıran bir dizi. uzun süre cuma rating'lerini elinde tutan, kanalın diğer yapımlarını domine eden, bitmesin diye uğraştıklarından tavsadıkça tavsayan bir dizi. fakat eninde sonunda bitip gittikten 5 yıl sonra kimse karagül'ü hatırlamayacak. çünkü dizinin çok katmanlı bir öyküsü yok.

öykü diye yola çıkılan şeyin ömrü taş çatlasın 20 bölümlük bir yapı. büyük ve kıskanç kardeş, küçük ve gözde kardeşi öldürmeye teşebbüs eder; akıbeti belirsiz olan küçük kardeşin hayatından geriye kalanlar; yaslı eş ve kızları kendilerine yabancı olan bir dünyada varoluş mücadelesi verir. temel yeterince ince işlenmediğinden diziye devamlı yeni karakterler eklenmeye ve eklenen bu karakterlerin birbirleriyle ilişkisi dikiş atmaya devam ediyor. özlem ölmüyor, ebru kendal'la atışmaktan, narin oğlum diye kıvranmaktan, maya bağırmaktan, büyük ana ağlamaktan başka bir şey yapmıyor. fakat asmalı konak öyle değil. 54 bölüm süren diziye sonradan enjekte olan kalıcı karakterlerin sayısı 5. ve bu karakterler öykünün derinliklerinde yer aldığı için, son derece organik biçimde diziye bağlanıyorlar. hiçbiri yeni nesil dizilerde olduğu gibi sırıtmıyor.


senaryo

şaşıfelek çıkmazı'nın da senaryosunu yazan ve çağan ırmak'la uyumu müthiş olan mahinur ergun'un bu konudaki başarısı olağanüstü. çünkü asmalı konak dışında hiçbir dizide, mayınlı arazide patlayan bir ford taunus'tan sağ çıkılabileceğine inanamazsınız. bunu başarabilmiş olmalarının altında yatan neden seyircinin ana kahramanın ölmemesini isteyişi değil. dizide yaygın anadolu mitlerinden ve kültürel dinamiklerden azami şekilde faydalanan bir senaryo işleyişi var. büyücüler ve lokman hekimlerin el ele vererek her tarafı yanmış bir adamı iyileştirebileceğine, suriye köylerindeki arap kızlarının ağır yaralı bir adama duayla şifa verebileceğine, servetiyle anadolu'dan istanbul'a uzanabilmiş varsıl bir ailenin varisi için özel uçakla kayseri'ye profesörler getirilebileceğine inanıyorsunuz. çünkü senaryo öyküsünden aldığı güç bir yana, yapı taşlarını da yaygın toplumsal inanışlardan ve kültürel kodlardan beslenerek örüyor.

yine bir örnek vereyim. seymen'in arabasını tuzaklayıp kendisini ölümden döndüren haydar'ın bu şansı elde edebilmesinin altında sümbül hanım'ın ataerkil bakış açısı ve kabullenmişliği yatıyor. bir yandan kent-soyluluğa özenip davet için hazırlık yapan catering firmasını ziyaret ederken, bir yandan günahını vermeyeceği haydar'ı "yanımızda bir erkek bulunsun" diyerek aracın direksiyonuna oturtuyor. bugün sonradan izlendiğinde "ulan bu kadar da penise tapılır mı?" diye sinirlendiren detaylar aslında bu toplumun gerçeği. aslında ürgüp ve çevresinde ağalık sistemi ya da elinde şarap kadehiyle gezen yarı-tesettürlü hanım ağalar olmasa bile bu karakterlerin var olabileceğine ve var olsalar aynen bu şekilde davranacaklarına senaryonun toplumun izdüşümü ile örtüşen biçimde işlenişi nedeniyle inanıyoruz.


karakterler

asmalı konak'ın karakter dünyası çok zengin ve tutarlı. yeni dönem türk dizilerinde bu kadar tutarlı bir karakter gelişimine ve derinliğine rastlayamıyoruz. esas karakterler bile karakterden ziyade tipleme gibi. örneğin bugünün popüler dizisi paramparça'da dilara tipik bir muhafazakar kanadın öcüsü beyaz türk, gülseren tipik bir gariban edebiyatı örneği, cihan ise karısını aldatması için eline her türlü imkân verilen yüceltilmiş erkek tiplemesi... eksikleri var, fazlaları yok.

fakat asmalı konak'ta durum böyle değil. en yüzeysel karakterlerin bile kendi içlerinde çelişmeyen gel-gitleri, kusurları ve yanlışları var. kaldı ki ana karakterler gerçekten iyi yazılmış, derin ve makûl davranışlara sahip varlıklar. örneğin sümbül hanım ilgi arsızı ve dominant bir karakter, fakat ataerkil kodları ve muhafazakar toplum sınırlandırması nedeniyle açılıp ali bey ile aşkını yaşayamıyor. ali bey yüzyıllardır sümbül'e aşık; fakat boş zamanlarında piraye'yi süründürmekten geri kalmıyor. seymen karadağ hareminin tek sahibi ama gücünü test etmek için bahar'a yapmadığı haksızlık kalmıyor. bahar ise görünüşte asi, ele-avuca sığmaz ve başına buyruk bir kadın. fakat kapatıldığı kalede kocasının dizi dibinde, ona izin verildiği kadarını yapmaktan yolun sonunda vazgeçmiyor.

velhasıl, karakterlerin iç-dış dünya dinamiklerinde davranış yönünden çelişki barındırması ile genel olarak tutarsız olmaları arasında çok fark var. tamamen ikiyüzlü sayılabilecek anadolu toplumuna uygun biçimde suç kadına aitse büyük, erkeğe aitse işin doğasından sayılıyor. kıskançlık kadına aitse kuruntu, erkeğe aitse namus sayılıyor. cinayete teşebbüs evin yanaşmasından peydahlanan çocuğa babalık yapma kaydıyla sicilden siliniyor. ya da erkeğin eşine ettiği tecavüz aile içinde halledilmesi gereken bir tutku meselesi olarak küllendirilip, kapatılıyor.

burada ayrımına varılması gereken çok önemli bir nokta var. dediğim şeylerin hepsi toplumumuzun çürük, kesif yanlarını simgeliyor. fakat dizinin başarılı olmasının ardında yatan şey, karakterlerin topluma uygun davranmasından başka bir şey değil. eğer kendi ideallerinizi karakterlere yansıtıp onları gerçekten soyutlarsanız paramparça örneğinde gördüğümüz gibi tamamen iyi ya da tamamen kötü tiplere dönüşüyorlar. bu anlamda asmalı konak'ın karakterleri günahıyla, sevabıyla tamamen gerçek ve türk aile yapısına uygun. dizinin fenomen olmasının altında da bu neden yatıyor.


görüntü yönetmenliği ve kurgu

dizinin en büyük artılarından biri çağan ırmak'ın da etkisi olan görüntü yöntmenliği ve şafak bal tarafından başarıyla gerçekleştirilen kurgusu. selahattin sancaklı ve refik çakar'ın merceğinden çıkan kapadokya görüntüleri öyle bir etki yarattı ki dizinin turizme olan etkisi ans'nin ürgüp'e heykel dikmesiyle sonuçlandı. çağan ırmak'ın kimi zaman bir tavuğun götüne sabitlenen, kimi zamansa karakterlerin duygu durumu ile eş zamanlı devrilip, yamulan kamerası bugün mum ışığında tek plan çekmeyi sanat kabul eden görüntü yönetmenlerine kıyasla oldukça canlı ve dinamik bir yaklaşım. bu gibi detaylar ilk bakışta göze çarpmasa da diziyi diğerlerinden ayırıyor.

oyunculuk ve dublaj

özcan deniz başta olmak üzere tüm oyuncular için dublaj tercih edilmiş olması muazzam doğru seçim. menderes samancılar seslendirmesini yapan ali gür, nihal menzil seslendirmesini yapan tülay bekret, kenan bal'ın seslendirmesini yapan mehmet gürhan, ipek tuzcuoğlu'nun seslendirmesini yapan hümay güldağ, sema aybars, volkan ateş akyılmaz, arda aydın... hepsi o kadar doğru ve yerinde tercihler ki dublaj yönetmenini kutlamak gerekiyor. başrollerin yanı sıra selda özer, ege aydan, devrim saltoğlu, kenan bal, şerif sezer, goncagül sunar, eylem yıldız, nihal menzil, metin yıldırım, efsun alper, rahmetli yaman tarcan, zeynep eronat... hangi birini sayayım bilmiyorum. figüranlar dahil herkesin oldukça iyi oyunculardan seçildiği asmalı konak gibi diziler pek sık gelmiyor. zaten o nedenle bu dizide oynayan bir çok oyuncunun kariyeri kaput olmuş. bir daha bu kadar iyi bir dizide yer alamadıkları için ya oyunculuğu bırakmışlar, ya dizi yerine tiyatroya yönelmişler.


müzik

cem erman ve tolga kılıç'ın dizi için bestelediği özgün müzikler bugün toygar ışıklı'nın yolunu açan gelişmelerin başında gelir. müzik başlı başına irdelenmesi gereken, apayrı bir mevzu. girişi dillere pelesenk olan ana temanın yanında aşk bize rastladı, asmalı konak'ın hanımı, bir kapadokya manzarası, hayat bebek gibi diziden ayrı olarak dinlenebilecek parçalara imza atmış olmaları asmalı konak'ın fenomen olmasına katkıda bulunan büyük etmenlerden biri. fakat bu noktada çağan'ın da müzik zevkini görmezden gelmemek lazım. asmalı konak türk dizi tarihinde en fazla klasik müzik çalınmış eser olabilir. ha bir de santana... bol bol santana.

Asmalı Konak Jenerik Müziği

diyaloglar

dizi öyküsü ve senaryosunun gücünü diyalogları sayesinde yansıtabiliyor. bugün dizilerin en zayıf olan yönü nedir diye soracak olsanız, kesinlikle diyaloglarıdır derim. karakterlere can veren, ekrandan çıkıp oturma odasına oturmalarını sağlayan şey diyaloglar, ama kimse buna gereken önemi göstermiyor. asmalı konak'ın en güçlü olduğu yön belki de diyaloglarıdır. çünkü her karakterin iç dünyasını, düşünce biçimini, duygu durumunu hatta zekâ seviyesini bile yansıtabilen güçte ve çeşitlilikte diyalogları var. ayrıca karakterler gerçek hayatta olduğu gibi yeri geldiğinde aynı anda konuşuyor. sırayla replik bekleme yapaylığı söz konusu değil.

bahar duygu'yla kavga ederken tirad attığında söylediği sözler saçma gelmiyor. piraye gül'e kendi hikayesini anlatırken sanki meral okay konuşmaya başlıyor. sümbül hanım yaşına ve karakterine uygun olarak eski türkçe konuşuyor; mevsimleri isimleriyle değil belirtileriyle tasvir ediyor. zeynep dizinin o dönem için en modern ve deli dolu yüzü.

dizide gerçekten bugün bile gülümsetebilen güzel espriler var. örneğin kader'in oğullarıyla sümbül'ü çekiştirdiği bir sahneye rastladım ve epey güldüm. "sümbül isterse başkan bush'u bile karısından boşatır" diyor kader. oğlu tamer: "sen bush'a hayran olabilirsin anne, ama sümbül hanım'ın hiç oralı olduğunu sanmıyorum" diye cevaplıyor. kader de hiç durur mu, yapıştırıyor cevabı: "aman ne hayran olacağım be bush'a! ben clinton'ı beğeniyorum!" böyle anlatılınca hiç komik olmadı fenomenine bir örnek oldu biliyorum, ama ne dediğimin anlaşılabilmesi için hakkaten o sahnenin izlenmesi gerekiyor.

sözün özü

saysam bunun kadar daha madde çıkarırım. bu noktada kişisel zevkinize hitap etmese dahi -keza ben person of interest izledikten sonra asmalı konak izleyebilen biriyim, benim için çok fark etmiyor- hakkı verilmesi gereken bir yapım asmalı konak. aşk-ı memnu'dan sonra diş dolduran bir dram / melodram gelmediği düşünülürse aslında türk dizilerinin ne gibi bir açmazın içinde olduğu daha iyi anlaşılabilir. o yüzden birilerinin bu noktaların farkına varıp ona göre harekete geçmesini istiyorum.

Eğitim İçin Yurt Dışına Gideceklerin Kültür Şoku Yaşamaması Adına Bilmesi Gerekenler