10 Filmlik Devasa Friday the 13th Serisinin Topyekûn İncelemesi

Kült serinin bütün filmlerini kısa kısa özetleyen nefis bir sinema içeriğiyle geldik.
10 Filmlik Devasa Friday the 13th Serisinin Topyekûn İncelemesi

friday the 13th... en sevdiğim korku filmi serisi. daha önce bu seri için dağınık bir şekilde yazdığım yazıları tek bir entry altında toplamak ve güncellemek istedim. baştan sona serinin bütün filmleri hakkında kısa kısa bilgi sahibi olmak ve düşüncelerimi okumak isterseniz...

yeni (genç) izleyicilerin bu seriyi izleyip de seveceklerini pek sanmıyorum, bu yazı daha çok orta yaşlı, çocukluğunda bu seri ile büyümüş, jason'u çocukluk arkadaşı kabul etmiş kişilerin, eski dostlarını hatırlaması için...

10 filmi kapsayan dev bir spoiler!

friday the 13th (1980)

sırtını çoğunlukla jason'un karizmasına dayamış bir serinin jason içermeyen filmi. konusu basit ama güzel. filmin teması, crystal lake'de görevlilerin ihmali yüzünden oğlunu kaybetmiş bir kadının akli dengesini kaybedip, kafasının içinde oğlunun sesini duyarak (kill her mommy, kill mommy, ch ch ch ma ma ma ma) kampın yeniden açılışını engellemek için gelenleri öldürmesi. tabi söz konusu kadınla ancak filmin sonunda tanışıyoruz. o zamana kadar katil ve cinayet sebebi filmin gizem unsuru.

jason'ın (malum sahne dışında) yokluğuna rağmen film kanımca gayet akıcı ve akılda kalıcı sahneler barındırmakta. (akıcı dedim ama filmin düşük bütçeli, iddialı olmayan basit bir 80'ler korku filmi olduğunu bilerek ve beklentinizi yüksek tutmayarak izlerseniz ve 80'ler sizin için bir şey ifade ediyorsa bu akıcılık söz konusu olacaktır.) özellikle pamela voorhees'in (betsy palmer) ilk ortaya çıktığı sahnede alice ile dialogları ve filmin gizeminin aydınlandığı an filmin doruk noktası. elbette ucuz oyunculuklar ve ucuz prodüksiyon neredeyse her sahnede kendini belli etse de slasher filmlerinin öncülerinden olan bu düşük bütçeli film saygıyı hak ediyor. bazı yazarlara göre serinin en iyi filmi hatta. bazı yazarlar ise bu filmi kendisinden önce gelen parlak korku filmlerinden fikir çalma konusunda yerin dibine sokmaktalar. (özellikle halloween) yine de bu özelliği filmin günümüzde yapılan "en iyi slasher filmleri" listelerinde hala kendisine yer bulabilmesine engel olamamış.

80'lerdeki çoğu korku filmi gibi muhafazakarlık ve ahlaksızlığı cezalandırma alt metni ise oldukça ön planda. tanımadığı arabaya otostopla binen gencin öldürülmesi, sevişenlerin zaten ölmesi, film boyunca soyunmayan tek karakterin kötülüğün üstesinden gelmesi vs vs.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: jack'in (oldukça genç bir kevin bacon) yatakta yatarken boynunun arkasından girip önünden çıkan ok.

ikonik sahne: filmin sonundaki alice'in rüyası. rüyada alice gölde bir kayıkta huzurlu bir şekilde yavaşça ilerlemektedir. sakin müziğin, arka plandaki sonbahar renklerinin ve göldeki estetik yansımalarının yarattığı huzur jason'ın gölden fırlayıp alice'i suya çekmesi ile bozulur.

alıntı: "you see, jason was my son, and today is his birthday..."

friday the 13 part 2 (1981)

türk dizisi gibi ilk 8 dakika "geçen bölümde olanların özeti" tadında bir bölüm içermesi hariç neredeyse ilk filmle aynı formülü izleyen bir devam filmi... yine gençler kampa gider, yine çeşitli erotik pozlar ve sahneler sergilenir ve yine teker teker kim olduğunu görmediğimiz bir katil tarafından öldürülürler. ilk filme göre erotizm ve şiddet dozunun arttığı söylenebilir. ilk filmden farkı ise katilin ilk filmde "hayallerde yaşıyorsun" tadında arz-ı endam eden jason'ın bu filmde kanlı canlı karşımızda olması. elbette henüz ikonik maskesi yok. bu kez pamela voorhees hayallerde yaşamakta. annesinin kafasını kabininde saklayan jason'ın intikamını izliyoruz film boyunca.

muhafazakarlık ve ahlaksızlığı cezalandırma alt metni tıpkı ilk filmdeki gibi gözümüze sokulmakta. sosyal yaşamın dışında kalmış birinin bu yaşama olan öfkesi (ve bu öfkenin oldukça itici sosyal karakterlerle haklı çıkarılması), polisin (devlet otoritesinin) sözünü dinlemeyip artistlik yapan gençlerin başına kötü olaylar gelmesi, röntgencilik yapanın ölmesi, sevişenin zaten ölmesi vs vs.

dönemine göre aşırı kanlı sahneler, sona kalacak kadın (final girl) hariç bütün kadınların erotik halleri, tekerlekli sandalyeye mahkum gence hiçbir torpil geçilmemesi, polisi dinlemeyen gençlerin ölmesi gibi polisin de sert bir şekilde ölmesi sahneleri filme dair diğer dikkat çekici ayrıntılar.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: geçen filmin final girl'ünün daha filmin başında ölmesi. tabi sahneyi akılda kalıcı yapan bu bilgi değil, pamela voorhees'in kesik kafasını ilk kez görmemiz ve sahne öncesinde camdan atlayan kedi ile iyice gerilmemiz.

ikonik sahne: neredeyse ilk filmin formülünü aynen uygulayan, her şey huzura kavuştu derken camdan fırlayan maskesiz jason sahnesi.

alıntı: "jason! you've done your job well and mommy is pleased."

friday the 13th part iii (1982)

üçüncü bölüm, ilk iki filme göre daha az sevdiğim bir film (renkler zevkler) ama başarısı gözardı edilemez. en basitinden $4,000,000'lik bütçesine rağmen $36,985,198 gelir getirmiş bir film. satılan oyuncakları, maskeleri filan saymıyorum.

film, belki de "aynı filmi üçüncü kez yediremeyiz" düşüncesi ile öncüllerinden farklı şeyler yapmayı deniyor. konseptte ciddi bir değişiklik yok aslında. formül aynı; yine aynı kampa gidip sırayla ölen gençler hikayesi, aynı önceden uyaran akıl hastası, aynı silik ve boş karakterler... formüldeki oranlarda ufak tefek değişiklikler var elbet; erotizm azaltılmış mesela bu filmde. ahlaksızlığı cezalandırma alt metni ise daha çok aptallığı cezalandırma haline bürünmüş. ayrıca cezalandırma kısmına çevrelerindeki insanlara nedensizce sataşan bir çete dahil edilmiş.

peki denediği farklı şeyler ne? ilk göze çarpanı filmin 3d olması. friday the 13th part 2 yayınlandıktan iki ay sonra gösterime giren ispanyol komedi western filmi coming' at ya! sadece 3d olarak pazarlanması yüzünden ciddi bir gişe başarısı elde edince yapımcılar aynı formülü friday the 13th'e de uygulamışlar. bu da filmin pazarlaması için olumlu olsa da sırf 3d olsun diye filme saçmasapan sahneler eklenmesine neden olmuş. öldürme sahnelerinin etkisi de epey azalmış. hatta bazıları komik bir hale bürünmüş. (bknz: kafayı sıkıp göz pörtletme sahnesi) bunun dışında mekanı değiştirelim demişler ve olaylar göle yakın bir çiftlikte geçmiş.

en radikal değişiklik ise jason ile ilgili. önceki filmde ortalıkta dolaşan ama bedeninin üst kısmı pek görünmeyen jason bu bölümde eline geçen ikonik hokey maskesi ile değişime uğruyor. jason'ı maskeli hali ile tüm vücuduyla arz-ı endam ederken daha çok görebiliyoruz. filmin sonunda ise "bu kadar değişiklik yeter, ilk filmle birebir aynı şekilde bitirelim" demişler ve ilk filmde oldukça etkileyici bir sahne olan göldeki rüya sahnesini bir daha çekmişler. final girl (friday filmlerinde sona kalan ve jason ile uzun süre mücadale eden kız) yine göle açılır. gölde sakin sakin ilerlerken bu sefer sudan aniden jason'ın annesi çıkar ve kızın üzerine atlar. sonradan tıpkı ilk film gibi bunun rüya olduğu ortaya çıkar. ilk filmdeki rüya sahnesi oldukça etkileyiciydi çünkü film boyunca gölde boğulan bir çocuktan bahsedilmişti. filmin sonundaki rüyada jason'ın gölden fırlaması oldukça çarpıcı idi. ancak bu sefer bu sahnenin hiçbir mantığı yok çünkü film boyunca final girl hiçbir şekilde jason'ın annesi hakkında bir şey duymadı, ondan tamamen habersiz, dolayısıyla sahnenin hiçbir etkileyiciliği olmadığı gibi filme mantıksızlık katıyor. ki filmi çekenler de yıllar sonra bu konudaki pişmanlıklarını dile getirmişler.

jason'a karizma katan maskeyi seriye dahil ettiği için önemli bir film. ayrıca film karakterlerden hiçbirinin jason ismini anmadığı serideki tek film.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: filmin daha ilk sahnelerinde bir kadının boynundan girip ağzından çıkan bir dikiş iğnesi ile öldürülmesi.

ikonik sahne: jason'un maskesi ile işlediği ilk cinayet. göldeki vera'yı uzaktan zıpkınla gözünden vurması.

alıntı:"no! you can't be alive!"


friday the 13th the final chapter (1984)

adından da anlaşılacağı üzere final chapter seriyi sonlandıracak film olarak düşünülmüş. bildiğiniz gibi kült bir seri olan friday the 13th eleştirmenlerce devamlı yerden yere vurulan, pek saygı görmeyen, hatta dalga geçilen bir seri. yönetmen frank marcus jr. da filmler gişede ne kadar para kazanırsa kazansın devamlı olumsuz eleştirilmekten, saygı görmemekten bunalmış ve seriye nokta koymaya karar vermiş. paramouth pictures da slasher filmlerinin popülaritesini kaybettiğine inanarak bu kararı desteklemiş. ilk filmin makyaj sanatçısı tom savini de "madem benim yaratılmasına yardım ettiğim bir karakteri öldürüyorsunuz, o zaman ben de orada olacağım" diyerek kadroya katılmış.

kendi adıma, bütün bu başarısızlık konusuna katılmıyorum. bugün korku filmleri seven figür koleksiyoncularının hepsinin arşivinde en az bir jason bulunuyorsa, hala bu seriye dair figürler vs kapış kapış gidiyorsa, korku filmi denildiğinde akıllarda canlanan şeylerden birisi de bir hokey maskesi ise buna başarısızlık denemez. elbette tutup christopher nolan filmleri ile karşılaştırıp senaryoyu, yönetmenleri filan yerden yere vurabilirsiniz. ancak bunun bir b-filmi olduğunun ve sadece kendine özel kitlesine seslendiğinin unutulmaması gerekir.

filme gelirsek, diğer filmlerde de olduğu gibi olaylar bir önceki filmin bıraktığı yerden başlıyor ve ilk üç filmin kilit noktalarını gösteren bir kolaj ile açılıyor. 3. filmin sonunda morga kaldırılan jason açıklamaya gerek duyulmayan bir nedenle canlanır, nereye bırakırsan bırak geri dönen kedi gibi crystal lake kampına geri döner ve gerisi malum. filmin diğer filmlerden farkı "madem seriyi kapatıyoruz, her konuda önceki filmlerde var olan unsurlarını arttıralım" düşüncesi olmuş. sonuç olarak da daha çok itici ve gerizekalı genç, daha çok erotik sahne, daha çok kanlı cinayetler ortaya çıkmış. jason'ın hakkından gelmesi için sona bırakılan çocuk karakter ise filmin önceki filmlerden en büyük farkı. jason'ın ahlak bekçiliği görevi ise devam etmekte, yine temel kural "sevişen ölür".

film 2.6 milyon dolar bütçesiyle gösterime girip sadece amerika'da 33 milyon dolar kazanç getirmiş. serinin en sevilen filmi olmasına rağmen eleştirmenler filmi yine gömmüşler. jason'ın bir türlü ölmemesi gibi eleştirmenlerin gömdüğü film çok da gömülü kalmamış ve sadece bir yıl sonra bütün o final chapter tantanasına rağmen geri dönmüş, seri devam etmiş ve çok da iyi olmuş. (çok da güzel olmuş taam mı?) 10 fimlik bir serinin 4. filminin adının final chapter olması da friday the 13th serisine yakışır bir saçmalık :)

bu arada ülkemizde bu film ve bir sonraki film friday the 13th a new beginning aynı anda gösterime girmiş ve vatandaşlarımız aynı anda iki filmi izleyebilme şansını elde edebilmişler.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: back to the future serisinin george mc fly'ı olarak tanıdığımız crispin glover'ın tirbişon ile elinden masaya çivilenmesi ve sonra yüzüne gelen keser.

ikonik sahne: filmin çocuk yıldızı corey feldman'ın saçlarını tıraş edip jason'a kendi çocukluğunu hatırlatacak şekilde karşısına çıkması ve sahnenin devamında jason'ın maskesiz yüzüne inen pala (maschete).

alıntı: "you son of a bitch! i'll give ya something to remember us by."


friday the 13th a new beginning (1985)

daha 1 yıl önce bitirilen friday the 13th serisi fazla ölü kalamıyor ve "yeni bir başlangıç" adıyla geri dönüyor. eleştirmenler tarafından her ne kadar dalga geçilse de, yerden yere vurulsa da söz konusu serinin her zaman bütçesinin 10 katını kazandırma potansiyeli olduğu için terk etmek kolay değil. ki bu film de 2.2 milyon dolara çekiliyor ve 22 milyon dolar getirecek. çünkü jason bir korku ikonu olarak kalplerde önemli bir yer kazandı bile.

bu film aslında tüm seriden farklı bir yerde durmakta çünkü bu filmde rüya sahneleri hariç jason yok. hokey maskeli bir copycat killer var. seriye bu film ile yeni bir soluk kazandırmak ve yeni bir katil üzerine bir üçleme kurmak amaçlanmış. yani içinde jason olmadan seri devam edecekmiş. yeni katilin jason'ın yerini doldurabilmesi adına cinayet sayısı, gore sahneler, erotik sahneler ve ikonik jason maskesi eksik edilmemiş, hatta jason'ın boşluğu hissedilmesin diye bu sahneler arttırılmış. ancak gerek diğer filmlere göre düşen gişe başarısı, gerekse de izleyicilerden gelen olumsuz tepkiler yüzünden "a new beginning" üzerine kurulacak devam filmlerinden vazgeçilmiş ve jason bir sonraki filmde geri dönmüş. new beginning ise serinin ortasında tek başına garip bir film olarak kalakalmış.

bu sefer kampta eğlenen gençlerin öldürüldüğü bir senaryo yok. yerine şehirden uzak, ormanın ortasında bir akıl hastanesinde geçiyor olaylar. ama akıl hastanesi gerek mekan gerek içerdiği insanlar bakımından o kadar yaz kampını andırıyor ki serinin diğer filmleri ile karşılaştırılınca filmin tonunda pek bir değişiklik görünmüyor. aslında tek önemli fark bir önceki filmde jason'ı öldüren ama psikolojisi dağılan tommy jarvis'in gerilimli halleri... güleyim eğleneyim diye kampa gelmiş bir genç yerine psikolojisi bozulmuş, film boyunca sadece 24 kelime eden, suskun bir genç var başrolde. jason'u taklit eden bir katilin etrafta olması da tommy'e pek yardımcı olmuyor. bu arada bu psikolojisi bozuk çocuğun bir kavga çıktığında adeta bir cüneyt arkın'a dönüşmesi de oldukça komik.

kötü film değil, nostaljik havası, katilin gizemli olması ve jason ın maskesi hatrına izlenebilir. zaten sıkılmaya da pek fırsat bulamıyorsunuz çünkü her an birileri ölüyor :) yine de jason hastası biri olarak benim için serinin biraz daha geri planda kalan filmlerinden biri olduğunu söyleyebilirim.

bir de filmde tina karakterini oynayan kadının gerçek soyadı -tesadüfen- voorhees, ayrıca kendisinin 3 dakikalık seks sahnesi varmış, fazla erotik oldu diye 10 saniyeye indirmişler. işin komiği bu rol kendisinden önce başka bir kadına teklif edilmiş ama kadın sahneleri fazla erotik bulup kabul etmemiş. sevişme sahnesi çekip yayınlamayacakları varmış demek ki.

ikonik sahne: gerçek jason'u ve bir önceki filmin küçük jarvis'ini de içeren girişteki rüya sahnesi.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: ağza işaret fişeği sokularak öldürülme mi diyeyim? ormanda çırılçıplak yatarken bahçe makası ile gözlerin kesilmesi mi diyeyim, ağaca kemerle bağlayıp kemeri sıka sıka göz çıkarma mı diyeyim, motorsikletle giderken kafa kopması mı diyeyim... bu bakımdan sınır tanımamış bir film.

alıntı: "it's showtime!"


jason lives friday the 13th part vi (1986)

serinin 6. filmi olan jason lives birçok yönden önceki filmlerden ayrılan ve seriyi başka bir yola sokan filmdir. serinin 4. filminde ölen ve 5. filminde "hayallerde yaşıyorsun" modunda arzı endam eden jason bu filmde biraz zorlama bir şekilde de olsa geri döner. aslında yapımcıların zaten seriyi farklı bir yola sokma, 5. filmde iyice psikolojisi bozulmuş olan tommy jarvis'i yeni bir katil olarak sunma ve seriye onun üzerinden devam etme gibi bir planları vardır. ama izleyicilerin jason'ı oldukça benimsemiş olması ve jason'ın ana karakter olmadığı 5. filme fanlardan gelen tepkiler yüzünden bu plan çöpe atılmak durumunda kalır. fanların gönlünü almak için filmin adı bile bas bas bağırmaktadır: jason lives! jason'ı diriltmek için ise seri, ilk kez doğaüstü güçleri devreye sokar ve 5 filmdir fizik kurallarına uygun ilerleyen seri ilk kez bu kuralından koparak farklı bir hale bürünür. jason artık ölümden geri dönmüş bir çeşit süper insandır.

fanlardan gelen tepkiler yüzünden serinin asıl karakteri olabilme şansını kaybeden tommy jarvis ilk sahnede jason'ın mezarına gider (çünkü onun öldüğünden emin olmak istemektedir) ve mezarı kazar, tabutu açıp solucanlar tarafından afiyetle yenmekte olan jason'a sinirlenerek metal bir çubuk saplar. (hani yıldırım filan düşmesi gerekirse...) ikonik buz hokeyi maskesini de yanında getirmiştir ki olur da jason uyanırsa maskesini takabilsin :) yıldırım metal çubuğa düşer, jason uyanır, jarvis kaçar (yanında gelen arkadaşı jason'ın bu filmdeki ilk kurbanı olur) ve filmin açılış sahnesi sona ermiş olur. söz konusu sahnenin son anında gelen james bond göndermesi filmin espri anlayışı bakımından da farklı bir yola saptığının göstergesidir. jarvis'in arkadaşının ölümü ve söz konusu gönderme aşağıdaki videoda görülebilir:

bond, james bond...


artık elimizde kurşunlardan etkilenmeyen, tuttuğu kolu çekip koparabilecek kadar güçlü bir jason vardır. kötü anılardan kurtulmak adına ismi forest green olarak değiştirilmiş kamp crystal lake'e geri döner. oraya giden gençler jason ile tanışmaya devam edecektir. ancak önceki filmlerdeki rutin anlatım tekniği terk edilmiş, film bir nebze de olsa farklı bir havaya bürünmüştür. (araba takip sahneleri gibi aksiyon filmi hareketleri, başka filmlere göndermeler, cinayetlere bile yansıyan farklı espri anlayışı vs.) ayrıca önceki filmlerden bir farkı da içinde hiç çıplak sahne barındırmayan ilk ve tek friday filmi olmasıdır. yine bu filmde kendisi de crystal lake de kalmış bir çocuk olan jason'ın kamptaki küçük çocuklara zarar vermediğini görürüz.

film gösterime girdiğinde oldukça olumlu yorumlar almıştır ve bu aslında friday the 13th için önemli bir gelişmedir, çünkü ilk film dışında bunu başaran bir film olmamıştır seride. seriyi zaten çok seven korku film hayranları ise bu filme özel bir önem atfetmektedir. 3 milyon dolarlık bütçesi olan film gişede 19.4 milyon dolar getirir. eski filmlere göre daha az kar etse de bu başarı serinin devam etmesini de sağlayacak kadar büyüktür.
kapanışta alice cooper- `he's back (the man behind the mask)` çalması da düşmek istediğim başka bir not.

ikonik sahne: yukarıda ayrıntılı anlattığım açılış sahnesi.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: jason'ın ne kadar güçlendiğini gösteren, kurbanını kolundan yakaladığı ve çektiği kolun elinde kaldığı sahne. özellikle elinde kalan kola şaşkın bakışı unutulmaz.

alıntı: "i've seen enough horror movies to know any weirdo wearing a mask is never friendly."


friday the 13th part vii the new blood (1988)

altıncı filmden iki yıl sonra gösterime giren yedinci film new blood'da bir önceki filmde girilen yolda ilerlenmeye devam edildiğini görüyoruz. yani artık seri mantık kurallarına değil doğaüstü güçlere dayanmakta. aslında yapımcılar bu film yerine freddy vs jason yapmak istemişler ancak o yıllarda bu mümkün olmamış. (2003 yılına kadar da olmayacak..) bunun yerine akla gelen seçenek ise jason vs carrie yapmak olmuş. yani bizim gölün çocuğu (jason) bu kez psikokinetik güçleri olan, cisimleri dokunmadan hareket ettirebilen, açıkça stephen king'in carrie'sinden esinlenmiş bir kadına karşı mücadele vermekte.

film carrie'nin (elbette filmde ismi carrie değil tina) küçükken güçlerini kullanarak babasını öldürmesi ile başlıyor. büyüyüp genç kız olduğunda ise vicdan azabı yaşamaya başlıyor. bu vicdan azabıyla gidip babamı geri getireyim derken bir önceki filmde gölün dibini boylamış jason'ı diriltiyor. bu arada da crsytal lake'de doğumgünü kutlamak için bir araya gelmiş gençler var. ve gençlerin hepsi izleyici gıcık olsun diye özenle yaratılmış itici karakterler. gerisini tahmin edersiniz...

önceki filmlerden farklı olarak elimizde suda uzun süre kaldığı için daha da korkunç bir görünüme bürünmüş bir jason var. ki filmin sonlarına doğru kendisinin maskesiz halini de bolca görebiliyoruz. ve elbette ona karşı savaş verecek olan bir carrie...

"jason itici gençleri sırayla öldürür" tekdüzeliğinden kurtulmak için araya psikokinetik güçleri olan kız sokma planı bir nebze de olsa seriye yeni bir soluk katmış. ciddiye almadan izlendiğinde akıcı, izlenilebilir bir film.. ciddiye alarak izleyecekseniz de zaten yanlış film serisindesiniz.

ikonik sahne: filmin sonlarında bir anda bütün güçlerini kontrol etmeyi öğrenmiş olan tina'ya karşı ilk kez kendinden üstün bir gücün üzerine yürüyen jason'ın mücadelesi..

akılda kalıcı ölüm sahnesi: uyku tulumundaki gencin tulumun içindeyken ağaca vurularak öldürülmesi.

alıntı: "i'll be back" (arnold tonlamasıyla..)


friday the 13th part viii jason takes manhattan (1989)

önceki filmde jason vs carrie gibi ilginç bir konsept oturtmasına rağmen yine /yeniden negatif eleştiri alan yapımcılar pes etmiyor ve 8. kez şanslarını deniyorlar. nasıl olsa iyi kötü sinema tarihine geçmiş ve kendi hayran grubunu oluşturmuş bir karakter var ellerinde. bu kez konsept “tebdil-i mekanda ferahlık vardır” sözüne güvenerek oluşturulmuş. jason artık göl kenarında değil, manhattan şehrinin göbeğinde ve yeni bir şeyler deneme konusunda yapımcıların eli sağlam.

serinin bir çok filmi gibi bu film de serinin son filmi olarak düşünülmüş. bu kez bütçeyi de arttırmışlar. film 5.5 milyon dolarlık bütçesiyle o zamana kadar serinin en çok para harcanan filmi. geliri ise 14.3 milyon dolar. karlı gibi görünse de o zamana kadarki filmler arasında serinin en düşük geliri getiren filmi. espri anlayışı bakımından zaman zaman övülse de birçok eleştirmen serinin en kötü filmi olduğunu düşünüyor.

şehir hayatına yönelik klişe eleştiriler ile başlayan filmde jason olabilecek en saçma şekilde hayata dönüyor. (çapa elektrik borusuna takılır, jason’u elektrik çarpar, hop, jason is back) bizler bir an önce jason’u manhattan’da görmek istediğimiz için bunu görmezden geliyoruz elbette. jason uyandıktan sonra mezunlar gecesi için tekne kiralamış gençlerin yolculuğuna bir şekilde dahil oluyor ve önce teknede sonra da teknenin ulaştığı yer olan manhattan’da karışıklıklar başlıyor. topluma kötü örnek olan gençleri cezalandırma alt metni ise bir yerden sonra günahkar şehri cezalandırma alt metnine dönüyor.

filmde yer alan köpeğin senaryoya göre bir sahnede jason tarafından tekmelenmesi gerekiyormuş ama köpeğe kıyamamışlar ve film de olsa hayvan tekmeleme sahnesi içlerine sinmemiş. ayrıca bütün oyuncular filmden önce önceki 7 filmi izleyip daha iyisini yapacaklarına and içmişler. (daha iyisini değil ama serinin en uzun filmini yapmışlar)

jason’ın bu filmdeki görünümünün önceki filmler ile ciddi ölçüde farklı olduğunu ve filmin bu yönünü sevmediğimi söyleyeyim. maskesiz halini de çok başarısız buldum. jason’ın kurbanı kovalarken adeta ışınlandığı sahneleri de sevmedim. ancak genel anlamda seriyi seven birisi olarak bu filmden de keyif aldım ve jason’ı göl kenarı yerine şehirde görmek oldukça değişik bir deneyimdi. ayrıca filmin seriye bir çok unutulmaz sahne kattığını da eklemeliyim.

ve serinin gitar solosuna doyuran filmi…

ikonik sahne: jason’ın şehirde dev billboard’daki hokey maskesi ile aynı karede göründüğü an.

ya da yine şehirde jason’ın serseri gençlikle karşılaştığı ve karizmasına karizma kattığı şu sahne

mask out. 0.38 - 1.08 arası


akılda kalıcı ölüm sahnesi:
 jason’ın boksör genç ile dövüştüğü sahnedeki kafa koparan yumruğu…

knock out


alıntı:

- you don't understand. there is a maniac trying to kill us!

- welcome to new york.

jason goes to hell the final friday (1993)

sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim. önceki 8 filmi az ya da çok seviyorum. her filmde hoşlandığım sevdiğim iyi kötü bir şeyler var. jason goes to hell ise umut vaat eden ismine karşın büyük bir hayalkırıklığı ve serinin en zayıf filmi.

serinin isminde "final" barındıran ikinci, son film olacağı düşünülerek çekilen dokuzuncu filminde (!) jason bir önceki filmdeki ölümünden (seride ilk kez) hiçbir açıklama olmaksızın geri dönüyor. önceki filmden sonra bir çizgiromanda dönüşünün ve filmin başındaki fbi'ın olaya dahil oluşunun hikayesi anlatılmış ancak bu hiç friday the 13th serisine göre bir hareket değil.

filmin başında jason, suratına yapışmış maskesiyle karizmatik görünse de çıkardığı "hı", hu" sesleriyle bu karizmasını yitirmiş bir şekilde bir kadını takip etmekte. kısa süre sonra kadının ajan olduğu, yem olarak kullanıldığı ortaya çıkıyor. (ajan olduğu ortaya çıkmasın diye kadını soymayı da ihmal etmemişler, en saçma çıplaklık içeren sahne) tuzağa düşen jason fbi tarafından havaya uçuruluyor ve morga götürülüyor. böylece filmimiz başlıyor. başlıyor ama bir eksik ile...

filmde jason yok. yani var ama fiziksel olarak yok. ilk film hariç, bütün seriyi ortada dolanan jason üzerinden yürüten serinin bu filminde jason ruhani bir varlık olup the exorcist misali insanların bedenlerine giriyor ve onların bedenlerinde cinayet işliyor. 5. filmden itibaren zaten her filmde yeni, uygulama bakımından ilginç olmasa da konsept bakımından ilginç şeyler deneniyor ve seri bir şekilde kendini izlenilebilir kılıyordu. bu sefer konsept ayrı rezalet, uygulama ayrı rezalet. bu film seriye ihanet.

film kötü bir friday the 13th filmi değil. çünkü kötü friday filmlerini serinin fanları seviyor zaten. filmin en büyük sıkıntısı friday the 13th filmi olmaması. film içine kötü ruh giren insanların tehlikeli bir katile dönüşmesi temalı kötü bir film. uzun uzun saçmalıklarını anlatmaya değmez.

ikonik sahne: freddy vs jason filminin geleceğine dair ipucu veren son sahne filmin tek akılda kalır yanı.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: bir sürü gore - grind sahne var, film bu konuda sınırları aşmış ancak içinde fiziksel olarak jason'ın olmadığı bir friday filminde bir anlam ifade etmiyorlar.

alıntı: yok... bu filme tepkiliyim.

önceki filmlerde de saçmalıklar vs olurdu ama serinin önceki filmlerinin mantığına bu kadar ters hareket edilmesi de ne bileyim yani...


jason x (2001)

ve geldik son filme. (freddy vs jason’ı ve remake’i dahil etmeyeceğim) buraya kadar okuyan 2 kişiye teşekkür ederim :)

bir önceki filmde deneysel takılma konusunda, serinin diğer filmlerine ihanet etme pahasına sınır tanımayan seri jason x’de bu deneyselliği sürdürüyor. ancak ilginç bir şekilde bu sefer ortaya atılan absürd fikir sonucu ortaya çıkan film bir önceki filmdeki kadar utanç verici ve yüz karası değil. en azından ilgiyle ve zevkle izleniyor. bu seferki absürd fikrimiz; jason uzayda. (turist ömer uzay yolunda gibi…) ama bu absürd fikir geçen filmin absürd fikirinden çok daha keyifli.

ilk 8 filmin hepsi birbirlerini tamamlar şekilde idi. birinin bittiği noktadan diğeri başlıyordu. 9. filmde ilk kez bağlantı kopmuş, önceki filmin sonuna bağlama kaygısı güdülmemişti. 10. film de bu yolu izlemekte ve geleneği bir kez daha bozmakta. normalde cehennemde olması gereken jason kendini bir anda crystal lake araştırma merkezinde bulur ve biraz aksiyon sonucu dondurularak geleceğe yelken açar. 2010 yılında donan jason gözünü 2455 yılında açacaktır. film ilk alien filminin jason versiyonu gibi düşünülebilir. bir uzay ekibi alien bulmak yerine donmuş jason bulur ve onu gemilerine getirirler. gerisi klasik friday the 13th. gemiye bir dolu ahlaksız, cezalandırılması gereken ve aradan geçen 400 küsür yıla rağmen aynı gerizekalılıkta olan insanlar doldurulmuştur. ve sevişirken jason tarafından öldürülürler.

bütün saçmalıkları görmezden gelirsek (zaten seri boyunca yapmaya alışığız) bir bilimkurgu olarak, uzay fonunda jason filmi izlemek oldukça keyifli bir deneyim. ki bir yerden sonra ortama ayak uyduran ve über jason olarak karşımıza çıkan jason da (absürdlükte sınır tanımasa da) seriye yeni bir soluk katmış.

ikonik sahne: über jason’ın ilk ortaya çıkışı.

akılda kalıcı ölüm sahnesi: tartışmasız, yüzü nitrojene batırılan kurbanın kafasının masaya çarpılması ile dağılması. filmin olduğu kadar serinin de en çarpıcı sahnelerinden biri.

alıntı:

- what the hell is going on?

- jason fucking voorhees, thats what is going on…